9 Aralık 2007 Pazar

Geçmiş zaman olur ki - 2

“Haydi hep birlikte biz biz olalım yemeklerden önce lavaboya koşalım, haftada 1 kez tırnakları keselim fırçalayıp onları tertemiz olalım…” Televizyonlarda kirlenmenin henüz yaşanmadığı yıllarda çocuklara temizlik alışkanlığı kazandırmak için hazırlanmış bir slogandı bu… Merak edenler ve yaşanmışlıkları tekrar günışığına çıkarmak isteyenler için turumuza devam edelim. Ne demekti 80’li yıllar?

80’li yıllar; bakkalların gıda piyasasının kralı olması demekti.
Mahallenin bütün konularına hakim, daha siz içeri girer girmez sıcak bir gülümsemeyle karşılayan, kendi veresiye defterinin matematikçisiydi bakkal amcalar. Vita ve Neba yağları, Taç ve Badem Kraker, Pembo, Çokomel, Çokoprens, Tombi mısır çerezi aklıma gelen fakat raflarda göremediğim ürünler artık. Alaska Frigo dondurmaaa… Mahalle arasında satılan dondurmalar sektör bu kadar gelişmemişken ne kadar lezzetli gelirdi bize. Sağlık yönünden her zaman eksi not aldılar ama sonuçta hepsi bizim vazgeçilmez damak zevkimizdi.

80’li yıllar; gazinolardaki meşrubatların soğuk su dolu havuz içinde bekletilmesi demekti.
Tahtadan iskemle ve masalı, fıskiyeli havuzlu çay bahçeleri; horoz şekeri, balon ve yoyo satıcıları gezinti mekânlarının vazgeçilmezleriydi.
80’li yıllar; domatesi domates, çileği çilek gibi yemek demekti.
Artık tezgâhlar elimize aldığımız zaman ziyadesiyle tok ama lezzetsiz sebze meyvelerle dolu… Patlıcan kalınlığındaki salatalıklar, dört parmak büyüklüğündeki çilekler, birbirinin tıpkısı biberler piyasayı sarmadan önce her mahsulü mevsiminde, tadında ve büyüklüğünde yerdik biz…

80’li yıllar; siyah önlüklü beyaz yakalı öğrenciler dönemi demekti…
Yaza doğru o rengin altında kavrulmak -hele ki benim dönemimde orta 3’e kadardı bu sistem- tam bir işkenceydi. Cin Ali ve Ayşegül kitapları her öğrencinin hayatından geçmiştir o dönem. Bir de okulun kapanmasına yakın bütün sınıfta hatıra defterlerine birşeyler yazdırma telaşı yaşanırdı bilmem hâlâ devam ediyor mu bu gelenek? “Bana kalbin kadar temiz sayfayı ayırdığın için…” Böyle başlardı paragraf çoğunlukla.

80’li yıllar demek; gönül rahatlığıyla sokakta oyun oynayabilmek, kol altına kıstırılan topla okul bahçesine gidebilmek demekti…
İp atlamak, seksek, yakan top, istop, dokuz kiremit… Hele hele sinek ilacı yapan araçların arkasından koşarak o dumanda saklambaç oyunu oynamak ne büyük bir keyifti… Halkası ayak bileğine geçirilen ve o halkaya bağlı ipin ucundaki topu çevirirken üstünden atlanılan basit ama kıymetli oyuncaklar… Ve tabi ki uçurtmalar… Elektrik telleri örümcek ağı gibi her yanı kaplamamışken ne de güzel salınırlardı gökyüzünde…

Evet… Bütün bunları mümkün olduğunca kıyaslama yapmadan hatırlatmaya çalıştım sizlere. Her zamanın kendine has özellikleri ve gereksinimleri var mutlaka ama şu bir gerçek ki seksenler, sahip olduklarımızın değerini kendiliğinden öğrenmemizi sağlayan yıllardı. Belki teknolojik gelişmeler, belki kültürel değişimler bir de yeni nesile her imkânı sağlama çalışmaları bu büyünün kaybolmasına neden olmuş olabilir. Sonuçta büyük bir çoğunluğun kabul ettiği; 80’lerin hem mütevazı hem mutlu olunan son çocukluk yılları olarak anılacağı gerçeğidir…

Düşünceli bir gülümsemeyle…

10 yorum:

Geveze Kalem dedi ki...

Sevgili Aslı, son cümlelerindeki yorumuna katılmamak mümkün değil. 1974 doğumlu biri olarak ne kadar şanslı bir çocukluk dönemi yaşadığımı hatırlattığın için teşekkür ediyorum.

http://www.seksenler.blogspot.com/ Bu linki çok önceleri keşfetmiştim. Gerçi artık güncellenmiyor ama eminim sen de incelemekten keyif alacaksın. :-)
Sevgiler...

Aslı dedi ki...

Sevgili Geveze Kalem,
Adresi tıklayıp baktığımda ileride blogumda uygulamayı düşündüğüm içeriği görmüş olmak mutlu etti beni. Demek ki 80'li yılları unutmamış, ondan keyif almış insanlar düşündüğümden de fazlaymış. Niyetim, gelecek haftalarda seyahatimize kaldığımız yerden devam etmek; sevenleriyle, merak edenleriyle... Adres için teşekkür ederim ayrıca...

Geveze Kalem dedi ki...

Niye haftalık yazıyorsun anlamadım. Valla daha sık güncellemeni dilerdim. Ayrıca bir anlamadığım şey de neden ilerde bloğunda ugulamayı düşünüyorsun bazı şeyleri?
Bu blog senin(sizin) arkadaşım, özgür ol!:)) Seni takip edenlere sorumluluğun -istemesen de- var.;-)
Sende bu kalem olduktan sonra, her yazdığını okutursun merak etme.;-)

Aslı dedi ki...

Sevgili Semacım :)
Güncellemeyi ben de isterim, sizlerle daha çok şey paylaşmak adına... Ama özlemenin tadı da bir başka diye düşünüyorum. Sakın sen haftalık yazma çünkü müptelan oldum gerçekten, teşvik edici yorumun için teşekkür ederim :)...

Geveze Kalem dedi ki...

Sobelendin Aslı:)) Karanlık hakkında yazacaksın, tabii sobelenmeyi kabul edersen.
Sevgiler...

Aslı dedi ki...

:) kabul etmez miyim hiç, teşekkür ederim davet ettiğin için...
Sevgilerimle...

Unknown dedi ki...

Aslı'cım,
80'lerde çocuk olduğumuz için ne kadar şanslıyız.herşey bambaşka,herşey çok güzeldi.bizim evin karşısındaki bakkal Sabri sadece bayramlarda babannemin evinde toplanan 20 torun sayesinde köşe olmuştu,hla durur o bakkal:)
mm siyah önlükler, sıcakta pişirmesine rağmen bir ayrıcalıktı bence:)bu yaz yaz bitmez ahh çocukluğum özlüyorum seniiii

Aslı dedi ki...

Evrimcim hoşgeldin,
Bazen düşünüyorum acaba geçmişe neden bu denli özlem duyuyoruz diye... Bir şeylere eksik mi kaldık acaba, kıymet mi bilmedik yoksa diyorum yoo hayır...
Dilimin ucuna gelen ve yutkunmama sebep olan tek cevap bugünlerin güzellik kavramını çok çabuk tükettiği... Ama en güzeli senin gibi o yılları gülümseyerek anabilen birilerinin varolması... Aynı dili konuşabilmek :)

Bambam Kemal ile Annesi dedi ki...

Merhaba Aslı Hanım,
Ben de 1985 doğumluyum ve çocukluk dönemimin harika olduğunu söylemik istedim.8o2li yılların o çocuksu yönü bi harikaydı.Belki yetişkin olsaydık o dönem bize tatlı gelmeyebiirdi.Her dönemin sıkıntısı malum...politik,maddi,karışık...Sabah kalkardım.O zaman anneannemde kalırdık annemle.Sabah kalkar,kahvaltımı yaparken Disney Land çizgi filmlerini izlerdim.Peynir,sıcak ekmek,çay en büyük keyfimdi.Ananem dürüm yapardı oturur tv izlerdim.Akşama doğru da Susam Sokağı.Kurabiye canavarı,boncuk,edi büdü derken annem gelirdi akşam.Hep bana bişi geticek diye beklerdim.Annem de hep bana o en sevdiğim,tadına doyamadığım hala bile görünce ananemin evinin kokusunu hatırladığım o şemsiye çikolatalardan alırdı.Nasıl sevinirdim.Harikaydı.Bunun gibi bir sürü güzel anım var o yıllara ait.Sizin de böyle yazdığınızı görünce paylaşmak istedim...Yazılarınız güzel gerçekten.Yeni yazılarınızı bekliyorum okumak için.İyi günler diliyorum...

Aslı dedi ki...

Merhabalar Sevgili Çakıl Taşı Z,
Öncelikle hoşgeldin demek istiyorum. Yeni kalemlerin yorum bırakmasına çok seviniyorum neden dersen her yorum yeni bir bakış açısıdır kendimce. Kendi adıma 85 doğumlu bir arkadaşımın ağzından çocukluğuyla ilgili bu kadar mütevazi mutluluklar duyabileceğimi tahmin etmemiştim. (Dipnot olarak geçeceğim şemsiye çikolatalar benim de unutamadıklarım arasında:))
Keşke kanalların arşivlerindeki unutamadığımız programlar tekrar yayınlansaöyle değil mi? Yorumun için teşekkür ederim...
Sevgilerimle...